Günümüz modern devletlerinin birçoğunun anayasasında temel bir ilke olarak yer alan “hukuk devleti” tasarımı, mutlak monarşilerin zorba yönetimini dizginlemek üzere tarihsel olarak siyasal planda gelişen bir anlayışa yaslanmaktadır. Yarım asrı aşkın bir süredir Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda anayasal düzenin temel niteliği olarak formüle edilmiş olan “hukuk devleti” anlayışı, “hukuk güvenliği”, “idarenin işlemlerinin yargı denetimine tabi olması” gibi unsurlarla içeriklenmiş bir ilkeler bütünüdür. Birçok Anayasa Mahkemesi kararında titizlikle betimlenmiş olan “hukuk devleti” anlayışını değersizleştiren etkenlerden biri olarak “idarenin yargı kararlarını işlevsizleştirerek onlara uymaması”, bu çalışmanın temel sorunsalı olarak görülmüştür. Üç yıl önce başlayan ve binlerce taşeron işçisini ilgilendiren, artık kesinleşmiş olan yargı kararları karşısında idarenin kayıtsız kalması, “hukuk devleti” anlayışı ekseninde ele alınmış; odak grup görüşmesi yöntemiyle yapılan bir alan çalışmasıyla desteklenerek analiz edilmiştir. Hukuk devleti anlayışının iç tutarlılığını da bir bakıma sorgulamış olan bu çalışma, yargı kararlarına idarenin uymaması durumunda müracaat edilebilecek hukuki olanakların neler olabileceğini de göstermeye çalışmıştır.