Toplumsal yapıda meydana gelen gelişmeler, ihtiyaçların ve sorunların niteliğini de önemli ölçüde değiştirmektedir. Bu değişim çözüm yöntemleri ve araçları üzerinde de benzer bir değişimi ortaya çıkarmaktadır. 18.yüzyılda Sanayi Devrimi ile birlikte toplumsal yapıdaki köklü değişim, sadece sosyal sorun algısını değiştirmekle kalmamış aynı zamanda geleneksel koruma araçlarının güç kaybetmesine neden olmuştur. Bu tarihten itibaren üzerindeki sosyal beklentiler hızla artan devlet, büyük bir değişim ve dönüşüm içine girmiştir. Başlangıçta liberal kaygılarla sınırlı bir tutuma sahip olan devlet anlayışının, II. Dünya Savaşı sonrasında kapsamlı bir düzenleyici olarak refah devleti düzeyine ulaştığı görülmüştür. 20.yüzyılın son çeyreğinde ekonomik ve sosyal yapıda meydana gelen değişimlere mevcut politikaların cevap verememesi, devletin sosyal yönüne karşı eleştirilerin yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bu dönemde devletin sosyal işlevlerinin sınırlanması, bu işlevlerin başka kurumlarla paylaşılması ya da devredilmesi gibi tartışmaların yoğunlaştığına şahit olunmaktadır. Bu çalışma sosyal politika alanında yaşanan bu değişim karşısında, sivil toplum anlayışının yerini ve önemini sorgulamayı amaçlamaktadır. Kamu dışı, karlılık dışı ve gönüllü nitelikleri ile sivil toplumun yeni dönemin sosyal politika yapılanması içinde yerinin ve işlevinin tartışılması çalışmamızın temel amacını oluşturmaktadır.