Makale özeti ve diğer detaylar.
Hegel’den Marx’a uzanan bir çizgide yabancılaşma kavramı günümüz modern felsefe tartışmalarında önemli bir yere sahiptir. Yabancılaşma olgusu Hegel’de insanın doğaya yada öznenin nesneye yabancılaşması biçiminde ortaya çıkmakta, Marx’daysa işçinin kendi emeğine yabancılaşması olarak görünür hale gelmektedir. Başka bir ifadeyle Marx için yabancılaşma olgusu insanların kapitalist üretim süreçleri içerisinde yaşadığı bir tür zorunluluğa tekabül etmektedir. Yabancılaşmaya ilişkin daha yeni çalışmalarda ise söz konusu olgu bir toplumsal sorun olarak nitelendirilmektedir. Kavram, hegemon iktidar yapılarının yarattığı suni gündemler ve mevcut ekonomik düzenin tüketim kalıplarının baskısı altında bireyin yalnızlaşmasını tanımlamak için kullanılmaktadır. Yabancılaşma süreçleri içerisinde hukukun rolü ise daha çok dolaylı bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Buna rağmen hukukun egemen iktidar yapılarının, üretim ilişkilerinin ve toplumsal ilişkilerin korunması özelinde son derece önemli olduğunu da belirtmek gerekir. Öncelikle hukuk, içerdiği yasal düzenlemeler aracılığıyla mevcut politik ve ekonomik sistemin devamlılığını güvence altına almakta ve yabancılaşmanın asıl kaynağının sürdürülebilirliğini sağlamaktadır. İkinci olarak hukuk, devletin ideolojik bir aygıtı gibi işlediğinden yarattığı hukuk bilinci aracılığıyla bizatihi yabancılaşmayı üretmektedir. Dolayısıyla hukuk hem var olan düzeni meşrulaştırarak onun yabancılaştırıcı etkinliğini gizlemekte hem de ideolojik niteliği itibariyle insanı kendisine ve içinde yaşadığı dünyaya karşı yabancılaştırmaktadır.
The concept of alienation in a line extending from Hegel to Marx has an important place in today’s modern philosophy debates. Phenomenon of alienation at Hegel emerges as the alienation of human to the nature or the alienation of subject to the object, and at Marx its shows up as the alienation of worker to own labour. In other words, phenomenon of alienation for Marx is a kind of obligation in the capitalistic production processes which people live. In more recent studies on the alienation this phenomenon is characterized as a social problem. It’s using as a definition of the artificial agendas creating by the hegemonic power structures and the individual’s isolation under the pressure of present economic system’s consumption patterns. The role of the law in processes of alienation is emerging as an indirect form. Nevertheless it should be note that the law is very important especially on the protecting of the dominant power structures, production processes and social relations. Primarily the law with the legal regulations which it contains is securing the continuousness of the present political and economic system and provides sustainability of the main source of alienation. Secondarily the law, which treating as an ideological state apparatus generates the alienation with creating the legal consciousness. Consequently, the law is both legitimating the present order with concealing the alienated activity and alienating the human to itself and world with the ideological character.