Makale özeti ve diğer detaylar.
Sanat, hem insanın yaratıcı yönünü biçimlendirir, hem de onun toplumsal varlığının bir parçasını oluşturur. Bu nedenle sanatçılar her dönemde kimi zaman toplumda kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini söylemiş, kimi zaman kitleleri provoke etmiş, kimi zaman da toplumu eğitici rol üstlenmişlerdir. Buna karşın devletler de her dönemde kimi zaman sanatı kendi lehlerinde kullanmışlar, kimi zaman da sınırlamışlardır. Ancak yine de sanat özgürlüğü bir insan hakkı olarak anayasalarda tanınmıştır. Çalışmada sanat özgürlüğünün 1982 Anayasası bağlamında, yeri geldiğinde Alman Anayasası ile de kıyaslanarak, nitelenmesi ve sınırlandırılması problemi tartışılmıştır. Sanat özgürlüğünün, sanatın anlamı ve işlevi gereği sınırsız bir özgürlük olması gerekmektedir. Sanat özgürlüğünün tek sınırı başkalarının kişilik hakları ile insan onuru olmalıdır. Ancak bu durumda dahi, somut olaya özgü olarak karar verilmelidir.
Art shapes the creative part and it completes the social side of the humans. Therefore in every era, the artists have mentioned all the things in which a society nobody could dare to tell, they provoked the masses and sometimes they carried the role of educators. On the contrary, the states have used the art for their sake and mostly they have limited it. However, the freedom of art has gained recognition in most constitutions. This article discusses the character and the limitation problem of the freedom of art, according to the 1982 Constitution of Turkey, compared partially to the German Constitution. The freedom of art should be absolute. The only limit for the freedom of art should be the human dignity and the others’ rights. But even in this case, it should be decided according to every particular situation.