Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu makale çok kültürlülük lehine öne sürülen politikaların Türkiye'de Çingenelerin maruz kaldığı adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasındaki geçerliliğini incelemeye çalışacaktır. Çalışmanın odağını İstanbul, Sarıyer'de Rumelikavağı Mahallesi'nde halk arasında "Çingene Mahallesi" olarak adlandırılan yerleşim alanının sakinleriyle yapılan görüşmeler oluşturmaktadır. Makalede Çingene ya da Roman olarak adlandırılan insanların kimliklerinin oluşum sürecinin arkasındaki nesnel ve öznel dinamiklerin neler olduğu, bu insanların onları tanımlayan sosyal hiyerarşi örüntülerini nasıl anlamlandırdıkları, yaşadıkları acıları "katlanılabilir kılmayı" nasıl başardıkları ve bu çabanın hangi noktalarda başarısızlığa uğradığı gibi sorulara yanıt aranacaktır. Diğer yandan makale, heterojen bir kamusal alanın çatısı altında Çingene kimliğinin de kendini ifade olanağını bulması, Çingenelerin "hakim ulusal özneye" karşı mücadeleleri ve yaşadıkları acıların ortadan kaldırılması için potansiyel bir alan sağlayabilir mi sorusunu soracaktır. Makalede çok kültürlülük politikalarının kültürlerin değişmeyen ve kesin sınırları olan oluşumlar olarak kabul ederek "kültürel özcülüğe sapma" riski taşıdığı gösterilmeye çalışılacaktır. Bu gibi sorulara yanıt aramaya geçmeden önce son yıllarda dünyada ve ülkemizde gün geçtikçe alevlenen çok kültürlülük tartışmalarının teorik arka planına ışık tutulacaktır.
This paper will attempt to examine the validity of multiculturalist policies for overcoming the various kinds of injustice experienced by Gypsies in Turkey. The focus of the study is the interviews made with the inhabitants of a settlement area in İstanbul, Sarıyer, Rumelikavağı, called "Gypsy Quarter." This article will seek answers to the questions like what objective and subjectives dynamics are behind the identity formation processes of these people called Romans or Gypsies, how they define the patterns of social hierarchy which define them, how they manage to domesticate "their pains" and at what moments they fail in doing so. On the other hand, this articles examines whether the self-expression of the Gypsy identity in a heterogeneous public sphere can provide a potential space for Gypsies' struggle against "the dominant national subject" and for healing their "pains". This article will also try to show that multiculturalist policies risk falling into "cultural essentialism," by accepting cultural identities as unchanging, clearly delienated entities. Before seeking answers to such questions, the article will shed light on the theoretical background of the debates over multiculturalism heightened in recent years.