Makale özeti ve diğer detaylar.
Bilginin yapılandırılması esasına dayanan yapılandırmacı yaklasım, ögrenme sürecinde ögrenciyi, bilgiye bizzat kendisi ulasabilen, bilgiyi isleyebilen, yorumlayabilen, böylelikle “birey” olma vasfını kazanmıs aktif bir özne olarak niteler. Son derece rasyonel bir felsefi zeminden hareket eden söz konusu model, ülkemizde diger egitim ve ögretim alanlarının yanı sıra, ontolojik ve epistemolojik karakteri bakımından kısmi olarak kendine özgü boyutlarının oldugunu düsündügümüz “din” ve “ahlâk” gibi iki alana iliskin egitim-ögretim etkinliklerinde de uygulama yoluna gidilmistir. Biz bu arastırmamızda, din ve ahlâk egitim-ögretiminin mahiyeti itibariyle yapılandırmacı paradigmanın temel felsefesi ile kesisen ve ayrısan boyutlarını veya yapılandırmacı yaklasımın söz konusu iki alana bütünüyle uygulanabilme imkanını irdelemeye çalısacagız.
Constructivist approach based on the constructing knowledge accepts the student as an active being and individual who can reach, engrave and interpret knowledge by themselves in the process of education. Significantly based on the rational-philosophical ground, this paradigm has been put into practice in the field of morality and religion, we consider that they are different from the other educational realms in terms of their own ontological and epistemological unique characteristics, as well as in the whole field of education in our country. In this paper, we try to examine the dimensions of religious and moral education’s intersection and separation points from the constructivst paradigm’s basic characteristics. In other words, we try to examine the potentiality and the possibility of constructivism’s implementation in the whole areas of moral and religious education.