Makale özeti ve diğer detaylar.
Wie die christlichen und jüdischen Religionspädagogiken sich mit dem Menschenbild im Christentum und Judentum befassen, kann auch die Islamische Religionspädagogik das Menschenbild des Islam nicht außer Acht lassen.1 Religionsunterricht gilt als Ort der In-Beziehung-Setzung der Religion mit der Schule und als ein kommunikativer Lernort der Religion. An der pädagogischen Interaktion ist der Mensch als einmaliges Individuum und als soziales Wesen beteiligt. Diese Beteiligung findet in seiner Rolle als Lehrender, Lernender und Lerninhalt statt. Der Mensch gilt als Ansprechpartner Gottes und somit den Adressat der Religion. Als höchstes Geschöpf, denk- und entscheidungsfähiger Akteur fungiert er als Glaubender, Denkender, Verstehender und Praktizierender der Religion zugleich.
Hiç bir din pedegojisi kendi ilgi alanı içindeki dinin insan tasavvuruna kayıtsız kalamaz. Kuran-ı Kerimdeki insanın Allah`ın yeryüzündeki halifesi oluşu, ona sorumluluğun (emanetin) yüklenmesi ve Allah´ın ona kendi ruhundan üflemesi ile ilgili ayetler İslamın insan tasavvurunun ana ekseni oluşturur. Kuran-ı Kerimde ayrıca insanın yaratılmışların en üstün derecesine yükselebilmesinin yanında, kötülüğe de yatkın oluşunun (zayıf, zalim ve cahil olabileceğinin) beliritilmesi onun eğitime hem kabiliyetli, hemde muhtac olarak görüldüğünün delilidir. İslamın eğitim düşüncesinin merkezinde "insan-ı kamil" (kamil insan) tanımlasında öz ifadesini bulan takvaya, ihsana ve ilme sahip olan insanı yetiştirme konzepi bulunur. Kamil insan (insan-ı kamil) belli bir öğretim planına inşa edilen formel bir okul öğretiminden de öte ömür boyu süren, bütüncül bir erdemleşme, bilgeleşme ve yetkinleşme sürecininin adıdır. İnsanın Allah`la ilişkisini açıklayan kulluk (ubudiyet) akıl, irade ve ihtiyar sahibi insanın Yaratıcıya bilinçli bir yönelimini ifade eden bir ayrıcalık olarak tarif edilebilir. İslam insanın kul olma konumunu onu alcaltıcı, onun özgür iradesini yok edici bir esaret olarak görmeyip, kulluğun Allah´ın dışında hiç kimseye karşı sergilenemeyeceğini kesin olarak belirtmesi de insanı bir anlamda özgürleştirme olarak yorumlanabilir. Neticede diyebiliriz ki, motivasyonunu İslamdan alan eğitim ve öğretim insana değer veren, onun aklına ve iradesine önem verip, onları geliştirmeyi hedefleri arasına koyan bir eğitim ve öğretim olmak durumundadır. Bu eğitim ve öğretim hem kendini bizzat sorumlu hisseden "beni" ve hemde "benin" kendini karşısında sorumlu hissetigi "diğer herkesi" olumlu ve yapıcı bir biçimde algılamayı sağlamaya yetkin olmalıdır.