Makale özeti ve diğer detaylar.
Örgütlerin yaşamsal faaliyetlerini sürdürmeleri ve çevre ile sürekli olarak etkileşim halinde bulunmaları kuramsal anlamda “uyum” kavramını ön plana çıkarmaktadır. Çevre sürekli değişim gösterdiğinde, çevreyi kontrol edebilecek ve bu değişime uyum sağlayabilecek örgütlerin ve örgütsel yapı bileşenlerinin belirlenmesi stratejik anlamda da önem taşımaktadır. Bunun sebeplerinden biri, çevrenin, örgüt tarafından doğrudan denetim altına alınamadığı veya sınırlı olarak denetlenebilme özelliğine sahip bir alan olarak tanımlanması; diğeri ise, örgüte yönelik stratejik kararları verecek kişilerin sınırlı rasyonaliteye sahip olmaları veya çevresel değişkenler hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları şeklinde gösterilebilir. Dolayısı ile örgüt tarafından üretilen stratejilerin örgüt ve çevresi arasındaki ilişkilere yönelik olması, örgütü oluşturan birey ve farklı bölümlerin çevreyi farklı seviyelerde algılayabilmeleri nedeni ile farklılaşması söz konusu olabilmektedir. Oluşan stratejilerin çevre-örgüt etkileşimi bakımından doğru ve uygun tanımlanması ortaya çıkacak uyumun faydasının derecesini de belirleyebilmektedir. Diğer yandan, açık sistem yaklaşımı benimsendiğinde, örgütlerin çevreye uyumunda hem kendi içsel dinamiklerini değiştirmesi hem de stratejik avantaj yakalaması için bir takım zorunlulukları yerine getirmeleri beklenebilir. Zaman içerisinde, farklı çevrelerin sahip olduğu özelliklerin örgüt üzerindeki etkilerinin olumlu olarak yansıyabilmesi için örgütlerin belirli seviyelerde bu özelliklere uyum göstermesi gerekecektir. Aynı zamanda örgütlerin uyum aşamasında var olan yapıyı terk edip farklı bir yapıya dönüşmeleri yine zamana bağlı süreç içerisinde değişebilmektedir. Zamana bağlı gerçekleşen bu sürecin uzunluğu ortaya çıkacak uyumun gerçekleşme olasılığı ile doğrudan ilintilidir. Aynı zamanda, stratejik açıdan hangi tip örgütlerin hangi koşullarda, hangi yapısal değişkenlerini değiştirerek çevreye daha iyi uyum sağlayacağı incelenebilir bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.