Makale özeti ve diğer detaylar.
Derinin tabaklanarak günlük hayatta kullanılması ilk insanla başlamıştır denebilir. Ancak oldukça eski bir zanaat olan dericilik farklı zamanlarda farklı değer yargılarına muhatap olmuştur. İşlenmiş derinin Türk tarih ve sosyal hayatındaki yeri ise oldukça eskilere uzanmaktadır. Yapılan araştırmalar debbağlık ve deri işçiliğinin Anadolu’da ilk gelişen meslek olduğunu ve bu mesleği başlatan kişinin de Ahi teşkilatını kurucusu Ahi Evran olduğunu ortaya koymuştur. Selçuklular zamanında Diyarbakır ve Kastamonu, Anadolu’daki deri sanayiinin merkezi durumunda olmuştur. Beylikler döneminde önemini koruduğunu gördüğümüz dericilik mesleği Osmanlı döneminde de canlılığını muhafaza etmiştir. XV. ve XVI. asırlarda kasabalara kadar yayılarak diğer meslekler arasında önemli bir yer tutan dericilik özellikle İstanbul, Edirne, Kayseri, Ankara, Bursa, Manisa, Tokat ve Konya, Diyarbakır, Urfa gibi şehirlerin ticari hayatında etkili olmuştur. Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında da Kayseri, deri işlemesi, debbağlık mesleği bakımından Anadolu’nun en yoğun ve dikkat çeken yerlerinden biri haline gelmiştir. Bunun böyle olmasında coğrafi konumu ve gerekse sosyal yapısı gibi diğer etkenlerin yanında bölgenin hayvancılık bakımından arz etmiş olduğu zenginlik önemli bir faktör olmuştur. Osmanlı döneminde deri savaş malzemesi olarak kabul edilmiş olduğundan devletin izni olmadan ihraç edilmesi yasaklanmıştır. Bu nedenle debbağlar tarafından işlenen derilerin öncelikle tersane, cebehane, tophane ve mehterhane gibi askeri kurumların ihtiyacının karşılanmasında kullanılmıştır. Debbağlar XVIII. asrın ikinci yarısında gerek sanatlarını icra açısından ve gerekse zenginlik bakımından belirgin bir hale gelmişlerdir. XVI. asırdan itibaren Türk derilerinin Avrupa pazarlarında itibar görmesi debbağlık sanatının yeniden önem kazanmasını sağlamıştır. Ancak Tanzimat’tan sonra debbağlık sisteminde yapılan değişiklikler, Avrupa’da gelişen sanayi ve derinin ihracı gibi nedenlerden dolayı Osmanlı dericiliğinde aynı parlaklığı görmek mümkün olmamıştır. Böyle olmakla birlikte Türk toplumunda dericilik sanayii bugüne kadar varlığını koruyabilmiş, tekstil sanayiindeki gelişmelere rağmen vazgeçilmez olmuştur.