Makale özeti ve diğer detaylar.
Gramsci'nin hegemonyaya verdiği değer bağlamında, sivil toplum-politik toplum ayrımına değinilmelidir. Gramsci, politik toplumun zora (tahakküme) dayalı yapısının karsısına sivil toplumu çıkarır. Burada önemli nokta, politik toplumun zora dayalı niteliğine karsı sivil toplumun hegemonyaya, yani oydasmaya bağlı yapısının konulmus olmasıdır. Bu bağlamda isin içine hegemonyayla birlikte ideoloji de giriyor. Diyalektik olarak hegemonya tahakkümle bir zıtlık içerisinde bulunsa bile esasta zor ve rıza, tahakküm ve hegemonya yan yanadır. Devlet aygıtının zorlamalarına karsın ekonomik iliskilerin yeniden düzenlenmesini sağlayan hegemonya, bir yandan zorlamayı geri plana iterken aynı zamanda onun gizlenmesini sağlar. Zira devlet, zorlama aygıtlarını (örneğin ordu) gerektiğinde hegemonik sistemi tekrar sağlamak, korumak ya da direnenleri baskı altında bulundurabilmek için ileri bir tarihte kullanmak üzere saklar.
It's quite important to spot on the concept of hegemony to understand Gramsci's Works. The thinker points out at civil society against the political society's structure consisting of domination and force. Civil society uses hegemony and assentment where as the political society is based up on domination and force. This principle makes the civil society the main field of political struggle. However although hegemony seems to be at the right opposite side of domination and force, in real political struggles; domination, force, assentment and hegemony are found as combined altogether. The domination forced by the state on the public is usually being smoothed within the civil society. For Gramsci, the civil society which stands very closely to economical area hides state's enforcements on the political society. As long as civil society is capable of relaxing the tension between masses and central authorities, state postpones using forces of domination like the army as far as a hegemonic crise hits itself.