Makale özeti ve diğer detaylar.
Soğuk Savaş sonrası dönemde Batı tarafından eski stratejik önemini yitirdiğine inanılan Türkiye, dış politika alanında yeni alternatif arayışlar ve fırsatları değerlendirme kapsamında Kafkasya ve Orta Asya‟da bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri ile ikili ve çok taraflı ilişkiler kurmak suretiyle dış politikasını yeniden tanımlamıştır. İlk başlarda büyük hesap ve umutlarla başlanan ilişkiler kısa zamanda yerini soğumaya bırakmıştır. Türkiye‟nin Orta Asya politikası zamanla Hazar Denizi‟ne kıyısı olan üç ülke (Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan) üzerine kurulmuştur. Özellikle 2000‟li yıllarla birlikte Türk Konseyi ve Aksakallar Kurulu gibi çeşitli hükümetler üstü kuruluşlar da kurulmaya başlanmıştır. Türkiye ile Türk Cumhuriyetler arasındaki ilişkilerin siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik alanlarında geliştirilerek çok yönlü bir işbirliği ve entegrasyona gidilmesi ancak siyasal alanda hükümetler üstü kurumların gerçekleştirilmesi sayesinde olacaktır. Ancak bu şartlar altında Türk dünyası, dünya siyasetinde bir denge unsuru ve güç merkezi olma şansını yakalayabilecektir.
In point of the view of the West Turkey lost its strategic importance after the post Cold war period. Turkey diversified its foreign policy by the maintaining its relations with the Caucasian and Central Asian states. The great expectations and hopes of Turkey at the beginning of the bila-teral relations with the Central Asian countries turned to a disappointment in a short time. With the progress of time the Turkish Central Asian policy has concentrated on the littoral states of Caspian Sea such as Azerbaijan, Kazakhstan and Turkmenistan. Especially in the 2000‟s were estab-lished supra-governmental institutions like Turkish Council and the Committee for Wise Men, which could led to promote the economic, political and cultural relations between Turkey and the Turkic Republics. Thus under this circumstances Turkey will have caught the opportunity of in-fluencing the Turkic world and world politics.