Makale özeti ve diğer detaylar.
Sosyal İnşacılık özellikle 1980'lerden sonra farklı bir yaklaşım olarak uluslararası ilişkilerde önem kazanmaya başlamıştır. Neorealizm ve Neoliberalizm gibi materyal odaklı yaklaşımlardan farklı olarak, daha çok kimlik, norm ve düşüncelerin uluslararası politikanın oluşumundaki yerini irdeler. Toplumsal ilişkilerin çalışma yöntemi olarak da kabul edilen Sosyal İnşacılık toplumsal yapıya ayrı bir önem atfeder. Bazı İnşacılara göre "Sosyal dünya verili bir dünya değil, oluşturulmuş bir dünyadır." İnşacılığın yeni bir düşünce olarak görülmediğini, eski bir metodoloji olarak 18. yüzyıl İtalyan filozofu Giambattista Vico'ya (1668-1744) ve Immanuel Kant'a (1724-1804) kadar geri götürüldüğünü görmekteyiz .
Social Constructivism, as a new approach in International Relation, especially after 1980's began to gain importance. Apart from Neorealism and Neoliberalism, which considered material oriented approaches, Social Constructivism emphasize on the role of identity, norms and ideas in the structure of international politics. As a method of studying social relations Social Constructivism gave a different meaning to the issue of social structure. According to some constructivists, "Social world is not a given world, it is a made of world." Constructivism is not seen as new approach, as an old methodology its roots goes back to the Italian philosopher Giambattista Vico (1668-1744) and Immanuel Kant (1724-1804).