Makale özeti ve diğer detaylar.
X. asırda Ermeni Bagratunilerin idare merkezi olan ve dünyaca tanınan Ani’nin Sultan Alp Arslan tarafından Selçuklu hâkimiyetine alınması (16 Ağustos 1064), Hıristiyanlık âleminde şaşkınlıkla karşılandı. Bu durumun etkisinde kalan Ermeni tarihçileri, fetih sırasında ve sonrasında Ani halkına karşı akıl almaz işkenceler, katliamlar yaşatıldığı, din adamlarının öldürüldüğü, buradaki mabetlerin yakıldığı, yıktırıldığı iddialarını acılı ifadelerle kaydettiler. Hâlbuki Sultan Alp Arslan’ın, gerek mensubu bulunduğu milletinin geçmişi, gerekse şahsiyeti itibariyle, Ermeni iddialarında yer alan acımasız sahneleri gerçekleştirmiş olması mümkün görülmemektedir. Kaldı ki, Müslüman toplumlarda İslâm savaş hukukunun uygulanır olması, hukukta söz sahibi olan Nizâmü’l-Mülk ve Sultan İmamı gibi şahsiyetlerin Alp Arslan’ın yanında bulunmaları da, Ermeni iddialarının haklılığına mahal bırakmamaktadır.
Christian realm was shocked when the world famous Ani, the administrative center of Armenian Bagratunis in X. Century came under the Seljukian rule (August 16, 1064) by Sultan Alp Arslan. Surprised by this event the Armenian historians recorded in touchy statements that during and after the conquest of Ani, people were subject to unendurable tortures; massacres were committed; the clergymen were murdered and religious buildings were destroyed. However, taking into consideration both the personality of Sultan Alp Arslan and the history of his nation he could not have committed such vices as argued by Armenians. Furthermore, the facts that Islamic war law was applied by Moslem communities and eminent figures in law such as Nizamü’l-Mülk and Sultan Imamı were with Alp Arslan wipe out Armenian theses.