Makale özeti ve diğer detaylar.
Hayatını koruma ve sonsuza kadar yaşama içgüdüsünün, insanın en önemli ruhsal ihtiyaçlarından biri olarak karşımıza çıktığı ve başlangıçtan bu güne tüm insanlarda varlığını hissettirdiği görülmektedir. Evrensel psikolojik bir gerçek olan ölümsüzlük arzusunun, çeşitli din, felsefî sistem, kültür ve mitolojilerde farklı şekillerde ortaya çıktığı da bir gerçektir. Ölümsüzlük arzusunun, hem ölüm ötesi sonsuz bir varoluşa hem de bu dünyadaki sonsuz yaşama arzusuna yansıyan psiko-sosyal yönlerinin bulunduğunu söyleyebiliriz. Genelde, ölüm ötesi bir hayatta varlığın devam edeceği inancı, insanlardaki ölümsüzlük arzusuna cevap olma niteliği taşısa da, bu dünyada sonsuz yaşama arzusunun da, varlığını hissettirdiği görülmektedir.
It is observed that the instinct of protecting the life and living forever as one of the spiritual necessities of the human being is experienced and it makes its presence felt in all humans from the beginning of the world to our day. It is also a fact that immortality desire, which is a universal psychologic fact, emerges in different forms such as various religious philosophical systems, culture and mythologies. It can be said that the immortality desire has psycho-social aspects that has reflections on both an eternal after-life existence and the desire for living forever in this world. Generally, although the belief in after life has the quality of fulfilling people’s immortality wish, the desire for eternal life in this world also makes its presence felt.