Makale özeti ve diğer detaylar.
Ramazan ayında oruç tutmak, şartlarını taşıyan her müslümana farzdır. Sünnet’te başlanmış bir Ramazan orucunu, hiçbir makul ve haklı bir sebep yokken, bilerek ve isteyerek bozmak ağır bir günah kabul edilmiştir. Böyle kimseler için oruç bozmanın kefâreti; ya köle azat etmek, ya iki ay ara vermeden oruç tutmak veya altmış yoksulun doyurulması olarak belirlenmiştir. Oruç bozmanın müeyyidesi Sünnet’le sabittir. Konuyla ilgili hadîsler, başta Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok muhaddis otorite tarafından “merfû” ve “sahih” olarak; Hz. Âişe ve Ebû Hureyre’den rivâyet edilmiştir. Bu hadîsler, sınırlı sayıda tâbiîn âlimi dışında, çoğunluk müçtehitlere göre oruç kefâretine delil kabul edilmiştir. Konuya delil teşkil eden hadîsler, senet ve metin açısından değerlendirildiğinde, bu hadîslerin sahih olup; zıhar kefâretine değil, oruç kefâretine delil oldukları anlaşılmaktadır.
Fasting in Ramadan is compulsory (fardh) for every Muslim who has required qualifications. Traditionally, quitting fasting willingly and consciously in Ramadan without any reasonable justification is considered a major sin. For such people, the atonement (kefareh) is fixed as either freeing a slave or fasting for two months uninterruptedly or providing meal to sixty poor people. The sanction for quitting fasting is determined in the Sunnah. The hadithes on this subject were reported by a number of hadith scholars including Bukhari and Muslim as “marfu” or “sahih” hadithes from Hz. Aisha and Abu Hurayreh. These hadithes were considered as evidence for the atonement for fasting by most Islamic law scholars except for a few tabiin scholars. When these hadithes were examined in terms of their reporting chains (sened) and texts, they are authentic (sahih), and provide evidence for fasting atonement, not zihar atonement.