Makale özeti ve diğer detaylar.
Dinimiz, aileye ve aile bireyleri arasındaki ilişkilere çok önem vermektedir. Aile, insanın doğup büyüdüğü kutsal bir ortamdır. Bu kutsallığın temelinde sevgi, saygı, şefkat, merhamet ve acıma duygusu vardır. Aile bireyleri olarak, ailemizle sevinçlerimizi paylaşır, iyi günlerimizde hep birlikte güler, eğlenir ve sıkıntılı günlerimizde hep beraber üzülür, sorunlarımıza çözümler ararız. Sevinçler paylaşılınca artar, üzüntüler ise paylaşıldıkça daha kolay unutulur. Nikah akdinin gerçekleştiği an, evlenmek üzere olan kimselerin en sevinçli oldukları zamandır. Bu sevinç anını aile, akraba ve diğer yakınlarıyla paylaşmaları, onları bu sevince dahil etmeleri, evliliklerinden haberdar etmeleri hem dini hem de ahlaki bir görevdir. Aile büyüklerine düşen görev de nikahın kolaylaştırılması için gayret göstermeli ve önemli bir engel olmadığı sürece çocuklarının isteklerine karşı çıkmamalıdırlar.
Our religion has given great importance to the family and the relationships among individuals. The family is a sacred medium where human is born and grown. In the foundation of this sanctity, there is love, respect, affection, grace and mercy. As an individual of a family, we share our joy, laugh and enjoy together in our good days, become sad together in our bad days, and look for solutions to our problems together. The joy increases as they are shared. The grief is forgotten easily as they are shared. The moment of the agreement of the wedlock is the most cheerful time for the people about to marry. It is both a religious and moral duty to share this sacred time with the family, relatives and other people, to include them into this situation and to make them know their marriage. The duty of the parents is to show performance for the wedlock to be made and not refuse the demands of their children as long as there is not an important obstruction.