Makale özeti ve diğer detaylar.
Küreselleşme kavramı, yirmi yılı aşkın bir süredir dünyada; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal olayları değerlendirmede veri olarak kullanılmak-tadır. Yaygın tanımıyla küreselleşme, sermaye hareketlerinin önündeki her tür engelin ortadan kaldırıldığı bir süreci ifade ediyor; ancak küreselleşme her ne kadar sermayenin dolaşımı önündeki engellerin ortadan kaldırılması sürecini ifade etse de, küreselleşmenin temelinde, global siyasi aktörlerin, si-yasi inisiyatiflerini, global ölçeğe yayma stratejileri var. Zira, küreselleşme gibi global ölçekte yaşanan bir değişim sürecini, sırf ekonomik boyutuyla ele almak, daha başlangıçta temel bir yanlışlığa düşmek anlamına gelir; çünkü tüm toplumsal olaylar zorunlu olarak ve doğası gereği, ekonomik, politik-siyasi ve kültüreldir. Buradan hareketle genel anlamıyla küreselleşme, batılı global aktörlerin kendi evren tasavvurlarına göre başta ekonomik olmak üze-re siyasi, politik ve kültürel alanlarda, yeni bir dünya inşa etme süreci olarak görülebilir.
For more than 20 years, concept of globalization has been used as a major source of data in evaluating economic, social, cultural and political events. According to a widely accepted definition, globalization refers to a process in which all barriers of capital are removed. Despite this definition, in the backbone of globalization there exists the willingness of global political actors to spread their political initiatives to the global scale. Since all social events naturally carry economic, political and cultural phenomenon, it seems to be a fundamental mistake to limit globalization to only economic factors. Therefore globalization can be understood as a process of building a new world by the western global actors in terms of economic, political and cultural spheres.