Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu makale, ilk olarak, hoşgörüsüzlüğün temel sebepleri üstünde durur; ve ardından John Locke ve Immanuel Kant’tan bu yana yaygın olan klasik hoşgörü anlayışının, liberal demokrasi geleneğine dayalı çok kültürlü bir Avrupa toplumunun bugünkü koşullarında barış ve uyum içinde bir arada yaşama önündeki engelleri ortadan kaldırmada yetersiz olduğunu öne sürer. Makale, ikinci olarak, Hobbes, Bayle ve Locke gibi filozofların, müsamaha, tahammül, katlanma anlamındaki hoşgörü anlayışını destekleyen kimi felsefi haklı çıkarımlarının da, hem medeniyetler çatışmasını önlemek için, hem de çok kültürlü bir toplumun inşası ve korunması için zayıf temeller olduklarını ileri sürer. Bu noktadan hareketle, makale, adalet ve ötekine saygı fikrine dayalı bir hoşgörü anlayışına ihtiyacımız olduğunu savunur ve bunu ayrıntılarıyla izah eder. Bu bağlamda, makale, dördüncü olarak, çok kültürlü bir Avrupa’nın oluşumunda İslam ve Türk kimliğinin rolüne ve yerine dikkat çekip, kimi Avrupalıların içine düştükleri bazı mantıksal yanlışlara ve söylemsel hatalara işaret eder. Makale, nihayette, iyi temellenmiş çok kültürlü bir toplum için, bizim, dünyaya birbirlerinin perspektifinden bakabilen rasyonel failler olarak, karşılıklı ve makul hoşgörüyü güçlendirmemiz gerektiği önerisiyle son bulur.
This paper first focuses on the basic reasons of intolerance; and then maintains that classical notion of toleration common since John Locke and Immanuel Kant is insufficient for overcoming obstacles of living together with a peace and harmony in the present conditions of a multicultural European Society based on liberal democratic tradition in politics. The paper second tries to show that some philosophical justifications for toleration as indulgence, forbearance or endurance made by Hobbes, Bayle and Locke are also inconvenience and weak foundations for building and protecting a multicultural society as well as for preventing conflicts of civilizations. From this point, the paper third suggests that we need a notion of toleration based on the idea of justice and respect to other; and explicates it in details. The Paper fourth pays attention to the role and place of Islam and Turk identity in the making of multicultural Europe and points out some logical fallacies and discourse mistakes by some Europeans. The paper finally ends with a proposal that we should enforce the mutual and reasonable tolerance as rational agents who can see the world from other’s perspective for a well-based multicultural society.