Makale özeti ve diğer detaylar.
There have been so many viewpoints brought forward by scholars and other researchers about teaching being an art or a craft. These viewpoints form a wide spectrum from some seeing teaching as purely art and teacher as artist to others seeing it as a combination of the two. Although some researchers see teaching as not a science but an art, a thorough investigation of the subject will reveal the fact that this perspective does not fit the reality. When one thinks of the fact that art originally started within craft, one would also realize that these two terms, art and craft, are tightly interconnected and rely upon each other for success. For the same reason, teaching incorporates both art and craft as its core components and benefits from them.
Öğretme eyleminin bir sanat mı yoksa zanaat mı olduğu konusunda eğitim bilimciler ve diğer araştırmacılar tarafından çok çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bunlar, öğretmeyi tamamen bir sanat, öğretmeni de bir sanatçı olarak görenlerden, her ikisini de içerdiğini düşünenlere kadar geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Her ne kadar, bazı araştırmacılar öğretmeyi bir bilim olarak değil de bir sanat olarak görseler de, bu bakış açısının, konu iyice irdelendiğinde, gerçeklerle çok bağdaşmadığı görülmektedir. Sanatın köklerinin zanaatla başladığını ve her ikisinin de birbirleriyle, gerek kuramda gerekse uygulamada, iç içe geçmiş ve birbirlerinden faydalanan alanlar olduğunu düşünürsek, öğretme eyleminin de aynı şekilde sanat ve zanaat boyutlarını içerdiğini ve her ikisinden de yararlandığını görebiliriz. Doğuştan gelen bazı yeteneklere ve biyolojik avantajlara sahip olmak işin yalnızca başlangıcıdır ancak bunlar geliştirilmeden çok anlam ifade etmez. Tabii ki başarılı bir sporcu olmak için sağlıklı ve elverişli bir vücuda sahip olmak gerekir, ancak asıl avantaj sağlayan bu değildir. Bir sporcunun diğerlerinin arasından sivrilmesine neden olan asıl etmen antrenman ve bilinçli çalışmadır. Örneğin, profesyonel bir müzisyen olmanın ön şartı hassas kulaklara ve belirli seviyede bir zekâya sahip olmak olsa da, bir müzisyeni seçkin bir sanatçı yapan unsur, yıllarca süren eğitim, öğrenim, sayısız pratik ve detaylı çalışmadır. Elbette ki kişinin yapısında var olan çeşitli yaratıcı yönleri, sanatsal becerileri, karizması, ses tonu ve konuşma biçimi, anlatımcılığındaki tiyatral becerileri ve çeşitli kişilik özellikleri devreye girerek öğretme eyleminin verimini etkileyecektir. Ancak, görüldüğü gibi tam anlamıyla başarılı bir öğretme eylemi birden çok faktöre bağlıdır ve bu faktörler geliştirilebilir. Dolayısı ile öğretmenlik öğrenilebilen bir olgudur. Bu öğrenilebilme ve geliştirilebilme her iki konum için de geçerlidir: öğretmeyi bir sanat olarak düşündüğümüzde, sadece doğuştan gelen yeteneklerin yetmeyeceği, bunun değişken güncel faktörlere göre geliştirilmesi, çeşitli taktik ve tekniklerin öğrenilmesinin gerektiği kaçınılmazdır. Görülüyor ki öğretme eylemini sanat olarak tanımladığımızda, çeşitli becerileri geliştirme ve teknikleri öğrenme zorunluluğundan dolayı derhal zanaat boyutu da gündeme gelmektedir. Bununla beraber, öğretme eylemini bir "zanaat" olarak düşündüğümüzde ise, bir öğretmen adayının, öğrendiği beceri ve teknikleri uygulayabilecek esnekliğe ve yeteneğe sahip olması, yaratıcılığını kullanarak çabuk çözüm üretebilme becerisine sahip olması, yani biraz sanatçı olması gerektiği açıktır. Görüldüğü gibi, öğretme eylemini bir "zanaat" olarak değerlendirdiğimizde ise, buna derhal "sanat" boyutunu eklemek zorunda kalmaktayız. Bu durumda, zanaat ve sanat, ikisi de birbirini besleyen; gelişmek ve mükemmelleşmek için birbirine ihtiyaç duyan ve birbirlerini tümleyen iki ayrılmaz olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer, kabaca sanat beynin, zanaat da ellerin ürünü ise, ne ellerin beyinsiz ne de beynin ellersiz işlevlerini göremeyecekleri bir gerçektir. Öğretmen, gerek bir sanatçı gibi hayalleri ve yaratıcılığı ile gerekse bir usta gibi becerileri ve titiz çalışması ile mesleğini daha ileriye götürmek ve daha verimli kılmak için daima araştırmak ve kendisini geliştirmek zorundadır. Mesleğinde başarılı olabilmek için öğretmenin bir sanatçı gibi doğaçlama ve çözüm bulma yeteneğini, bir usta gibi de öğrenme ve öğretme becerilerini geliştirmesi gerekmektedir. Sonuç olarak, eğer zanaat öğretme eyleminin iskeleti ise, sanat da ona estetiğini ve şeklini veren etidir.