Makale özeti ve diğer detaylar.
Freud'un rüyalarla edebiyat eserleri arasında paralellikler kuran görüşleri, zaman içerisinde, zengin değerlendirme ve bakış açıları doğurmuştur. Öyle ki, çağdaş psikanalistler, bugün, okuma türleri arasında yalnızca psikanalitik okumaların, yapıtın özüne inmeyi sağlayabileceği gibi, hayli iddialı tezlere ulaşmışlardır. Onlara göre, her edebiyat/sanat yapıtının merkezinde bilinçdışı bir fantezi bulunmaktadır ve sözkonusu fantezi ancak, psikanalizin geliştirdiği metodlarla çözülebilir ve anlam kazanabilir. Bu çalışma, rüyaya en yakın tür olan şiire psikanalitik bir yaklaşım denemesidir. Bunun için, önce, psikanalitik edebiyat eleştirisi ana çizgilerle çerçevelenmiş, sonra da Sefa Kaplan'ın "Derviş Meseli" adlı şiiri, bu çerçeveye "uygun" bir şekilde yerleştirilmeye çalışılmıştır.
Freud's considerations which are establishing parallelism among dreams and literal work pieces have led to the creation of new and enriched standpoints during the time process. Moreover, the contemporary psychoanalysts, today, have concluded some assertive and challenging results such as just only psychoanalytic readings could provide the involvement into the essence of the work pieces. According to them, the center of every art pieces depends upon the subliminal and unconscious fantasia and this fantasia just could only be comprehended and be found meaningful by the psychoanalytical methodologies. This study is an essay of psychoanalytical approach towards into the poetry as very close sort to the dream. Therefore, in this study, the psychoanalytical literature critiques have been framed with their main trajectories and later, the poem of Sefa Kaplan entitled as "Derviş Meseli" (Dervish Maxim) has been adapted into this methodology.