Makale özeti ve diğer detaylar.
Genel olarak dünyada hiçbir şeyi, hele insan ilişkilerini bire bir düzenleyen hukuku “insan” unsurundan soyutlayarak düzenlemek mümkün değildir. Bencilliği oranında sürekli kendinden yana ve yandaşına yontmaya alışık olan insanı tanıma fırsatını bulan düşünürler, insan psikolojisi ve toplum sosyolojisini önemseyerek yasal düzenlemelerde öncelikle hukuk sosyolojisi ve pedagojisinin verilerini göz önünde tutarlar. Toplumsal yaşam ve siyasal örgütlenmede devletin varlık ve devamlılığının sürdürülmesi ile insan yaşamının kolaylaştırılması iki kaçınılmaz gerçektir. Söz konusu ilişkide devletin varlığı imkan verdiği ölçüde, mümkün mertebe insandan yana tavır içinde olmak anılan psikolojik yaklaşımın bir gereğidir. Bundan dolayı öteden beri kişilere -genellikle buyurucu hükümlere aykırı olmamak kaydıyla- irade özgürlüğü ve akit serbestisinin geçerli olduğu medeni yaşamlarında, borç taahhütlerinden, özellikle ekonomik ve ticari ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların çözümünde oldukça fazla fırsat ve geniş serbesti alanı tanımak uygun ve yararlı olduğu görülmüştür.