Makale özeti ve diğer detaylar.
Sanayileşme süreci içinde büyüyen suya erişim sorunları, 20. yüzyılın son çeyreğinde insani ve ekolojik bir tehdide dönüşmeye başlamıştır. Sorunların çözümü için uluslararası girişimler ön plana çıkarken, su politikalarıyla ilgili tartışmalar da şekillenmiştir. 1990'lı yıllardan itibaren neoliberalizmin küresel sisteme hakimiyeti, su politikalarıyla ilgili tartışmaların da yönelimini değiştirmiştir. Bu çalışma ile amaçlanan küresel su politikalarında, suyun bir mal mı hak mı olduğu yönündeki tartışmayı irdelemektir. Suyun ekonomik bir mal olarak kabulü ve fiyatlandırılması yalnızca suyun yasal statüsünün değil, yönetimi ve başta enerji olmak üzere diğer ekonomik alanlarla ilişkisinin de gözden geçirilmesinde etkili olmuştur. Bu süreçte su hakkının insan haklarının parçası olarak ve sorunların adil ve eşitlikçi çözümü açısından kabul edilmesi ile su hakkı tartışması yeni bir alternatif ortaya koymaktadır.
The problem of access to clean water which is growing within the process of industrialisation, started to transform into a humanitarian and ecological threat at the last quarter of 20th century. While international initiatives evolved in order to find solutions to these problems, discussions about water politics have been shaped. From 1990s, the domination of neoliberalism on the global system has changed the orientation of discussions about water politics. The aim of this paper is to examine the discussion whether water is a good or a right. Adoption of water as an economic good and water pricing caused not only revision of its legal status but also its management and relation with other economic sectors especially with energy. In this process, discussions about right to water present a new alternative concerning the acceptance of right to water as a human right, as fair and equitable solution to the problems.