Makale özeti ve diğer detaylar.
Yazınsal bir anlatı türü olarak otobiyografi, tarih ve kurmacanın kesiştiği bir
alanda konumlanır. Otobiyografi gerçek bir geçmiş zamana göndermede bulunması ile
tarih yazımına, ancak gerçek bir geçmişi biçimlendirirken öyküleme stratejileri
kullanması bakımından ise kurmacaya yakındır. Tarih ve kurmaca arasında bir nevi
geçişkenlik arz eden bu yazın türü anlatı biçimi içerisinde özgün zaman deneyimini
yapılandırmakta ve yaşantılanan zamanı anlatının biçimlendirici ilkesine tabi
kılmaktadır. Paul Ricoeur, anlatıların birey ve toplulukların deneyimlerini zamansal
olarak biçimlendirmesi ilkesi üzerine kaleme aldığı Zaman ve Anlatı başlıklı dört ciltlik
hacimli yapıtında, bir yandan tarih yazımı ve kurmaca arasındaki koşutlukları
irdelemiş; diğer yandan da bu iki anlatı biçiminin zamanı biçimlendirme süreçlerindeki
farkları felsefe ve anlatıbilim çerçevesi içerisinde ele almıştır. Ricoeur tarihsel ve
kurmaca metinlerdeki zamansallığı inceleyebilmek için anlatı yapısını olay örgüsü,
mimesis (eylemin taklidi) ve özgün bir deneyimin yeniden-biçimlendirilmesi
kavramlarını temele alarak değerlendirir. Bu çalışma esasen Ricoeur’ün anlatının
zamansal işlevleri üzerine ortaya koyduğu yapıtında tarih ve kurmaca üzerine yaptığı
tespitlerin otobiyografi için de geçerli olduğunu ileri sürmektedir. Buna göre,
otobiyografi insan eylemlerinin zamana tabi olması kadar anlatıların zamanı yeniden
yapılandırma potansiyeli ilkesince de kişilere geçmişteki eylemlerini anlamlandırıp
kendilerini oluşturma yetisi kazandırmaktadır.
Autobiography, as a literary narrative, is located within the intersection zone
between history and fiction. Autobiography is close to historiography due to its
reference to an actual past, and it is also close to fiction due to its use of narrative
strategies while shaping the past in retrospect. This literary genre, which presents a sort of transitivity between history and fiction, structures authentic time experience
within the narrative form, and it subjects lived time to the formative principle of
narrative. Paul Ricoeur’s voluminous work, titled Time and Narrative, is mainly
concerned with the principle that narratives configure individual and collective
experience temporally. In this work he scrutinizes the parallelisms between
historiography and fiction on the one hand; and examines the differences between these
two narrative forms as to the procedures of configuring time within the framework of
philosophy and narratology on the other. Ricoeur evaluates narrative structure in terms
of plot, mimesis and re-figuration of authentic experience so as to investigate
temporality in historical and fictional texts. This study principally claims that Ricoeur’s
remarks in his work concerning the temporal functions of narratives in both history and
fiction also hold true for autobiographical narratives. Accordingly, autobiography
grants individuals the power to interpret past actions and to form their selfhood
depending on the principles that human actions take place in time and that narratives
have the potential to re-structure time.