Makaleler     Dergiler     Kitaplar    

Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı

Yıl 2011 , Cilt , Sayı 11

Makale özeti ve diğer detaylar.

Makale özeti
Başlık :

çanakkale muharebelerinde cephede ve cephe dışında sağlık hizmetleri

Yazar kurumları :
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi1
Görüntülenme :
869
DOI :
Özet Türkçe :

Gelibolu Yarımadası'nda yer alan Seddülbahir ve Arıburnu, Anafartalar, Suvla merkezli yürütülen muharebelerde, sıcak harp kadar, hastane hizmetleri gibi pek çok sağlık hizmetinin nasıl yürütüldüğünün bilinmesinin gerekliliği ortadadır. Birinci Dünya Savaşı cepheleri içerisinde Çanakkale Cephesi'nden kısa süren ve büyük kazanlar elde edilen cephe olması arzu edildi. İtilafların beklentileri, savaşın daha fazla uzamasından ve daha fazla kayıptan başka bir getirisi olmadı. Türklük için bu sonuç büyük bir yeniden dirilme idi ancak bu eşsiz zaferin bedeli de ağır oldu. Muharebelerinin çok uzun sürmesi nedeniyle şehit sayısı gibi yaralananlar da o nispette çok idi. Yaralanmaların yanında bitlenme, sıtma, kolera, dizanteri, para tifo, tifüs, sarılık, iltihap, iskorbüt v.b. problemler de her an mevcuttu. Savaş ortamından dolayı uykusuzluk, bitkinlik, düzensiz nabız atışları, sağırlık, halsizlik gibi normal kabul edilen durumlar da her an mevcuttu. Yine de her şeye rağmen titizlikle temizlik kurallarına uyulmaya çalışıldı. Türk Sağlık Teşkilatı, dar bir sahada sıkışık vaziyette bulunan bir orduya, önemli bulaşıcı bir hastalık çıkmasına meydan vermemiştir. Dokuz ay süreçle 110.220 yaralı, 70.939 hasta ve hava değişimine ihtiyacı olanları menzil vatan ve Kızılay hastanelerine sevk etmiştir. Hastanelerde bu süreçte 48.268 hasta, 22.619 yaralı tedavi edilmiş; hastalar arasında %11.6, yaralılar arasından %2.7 şehit olmak suretiyle tedavilerinde başarı sağlanmıştır. 5. Ordu'nun hastanelerinin ağırlık merkezi İstanbul'daydı. Hasta ve yaralıların sürekli İstanbul'a tahliyesi sebebiyle, İstanbul hastaneleri tamamen dolduğu zamanlarda şehrin muhtelif yerlerinde Ordu ve Kızılay yardımı ile –Balkan savaşlarında olduğu gibi– resmi ve özel okul, resmi kurum ve binalar hastane haline sokulmuştur. Öğrencileri cephelere sevk edilen Gülhane ile Tıp Fakültesi, eğitim çalışma-larını kısarak birer yardımcı harp hastanesi olmuşlardır. Tüm Doğu Trakya'ya ilave olarak İzmit, Eskişehir ve Konya'ya kadar uzanan yurt içi sağlık kurullarıyla birlikte, İstanbul Komutanlığı Başhekimliği'ne bağlı olarak faaliyet yürütülmüştür. Yaralı ve hasta naklinde, tezkerelerden başlayarak her türlü kara ve deniz araçlarından azami derecede yararlanılmıştır. İstihlak-i Milli Kadınlar Cemiyeti, Kızılay Cemiyeti, Türk Ocakları Cemiyeti ve Donanma Cemiyetleri gibi hayır kurumları gönüllüleri; gayrimüslim vatandaşlardan rahibe öğretmenler ve rahibe hastabakıcılar çalışmışlardır. Ayrıca askeri ve sivil üst düzey şahısların eşleri de gönüllü hastabakıcılık yapmışlardır. Çanakkale gibi zorluklar ve sıkıntıların çok yoğun yaşandığı bir cephede ve çevresindeki hastanelerde; ağır ve nazik bir hizmeti, büyük bir dirayetle yürütmüş olan Türk ve gayrimüslim doktorları; bu savaşın, adsız ve iddiasız kahramanlarını, yeni nesillere aktarmak ve en azından sağlık hizmeti veren kurumlara onların adlarını vererek ebediyete göçmüş bu insanları ölümsüzleştirerek hatırda kalmasını sağlamak da bilimsel davranış metodunun vazgeçilmez bir gereğidir. Sonuç olarak bu çalışma basit bir deneme niteliğindedir. Pek çok birinci derece malzemeye rağmen eldeki malzemenin kifayetsizliği nedeni ile pek çok yönden eksiklik arz etmektedir.

Özet İngilizce :

It is essential to know not only the shooting-war in the combats occurred in different fronts in the Gallipoli peninsula like Seddülbahir, Arıburnu, Anafartalar and Suvla, but also how the medical services such as hospital was operated in those fronts. With launching the Gallipoli campaign, the entente states aimed at a front which would last very shortly and bring many gains. However, their all expectations came to naught. The Gallipoli became a long-duration battle-front and resulted in more casualties than expected. On the other hand, that situation was a resurrection for Turkish people. Nevertheless, the price of the victory was very high. Due to long-term battle, there were so many injuries as much as the number of deaths. The case of injury was accompanied by pediculosis, malaria, cholera, dysentery, paratyphoid, typhus, icterus, inflammation and scorbutic. Besides, the war environment also brought about some other health problems among soldiers. These were in general insomnia, asthenia, irregular heartbeats and deafness. Despite all these problems, hygenic measures were carried out sensitively. The Turkish Medical Department averted any imminent spread of infectious disease among the army which was deployed in a narrow area. In 9 months, 110.220 injuries, 70.939 patients and those who needed sick leave were sent to the hospitals of "Menzil" and "Kızılay". In this period, 48.268 patients and 22.619 injuries were treated at hospitals. Surprisingly, the deathrate at hospitals was low. Only 11.6 per cent of patients and 2.7 per cent of injuries were lost. The hospitals of the fifth army were dominantly in İstanbul. When the hospitals reached full capacity, the army and Kızılay began to use the public buildings such as schools as hospitals, just like the Balkan wars. Since most of their students were in the battle, the medical schools, Gülhane and İstanbul, interrupted their education and became additional military hospitals. This health service was carried out under the authority of the chief physician of the command of Istanbul along with the domestic health committees, stretching over İzmit, Eskişehir and Konya, in addition to the whole eastern Thrace. To transport the patients and injuries, it was tried to use a variety of land and sea vehicles as much as possible. The volunteers of charities, such as "The Consumption of National Women Association" (İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti), "the Association of Kızılay", "The Associations of the Turkish Hearts" (Türk Ocakları Cemiyeti ) and "The Associations of the Navy" (Donanma Cemiyetleri), and the nun teachers and nurses from non-Muslim civils worked at those hospitals. Moreover, the wives of the civil and military superior persons served voluntarily as nurse. It is an indispensible necessity of the scientific method to make the next generations known about these unnamed and humble muslim and non-muslim doctors of the war who assumed a hard task by serving in a great effort in a quite difficult battle zone, or at least to immortalize them by giving their names to medical institutions. In the end, this study is a modest essay. Although a number of primary sources have been used for this study, it may have some shortcomings in many aspects, due to the inadequacy of the materials.

Tam metin (Türkçe) :
Paylaş :
Benzer Makaleler
Yorum Yap
  • Adınız :
  • Güvenlik Kodu :
  • Yorum :