Makale özeti ve diğer detaylar.
Toplumsal çelişkileri devlet/toplum karşıtlığı ekseninde tanımlamak, günümüzde hegemonik bir yaklaşıma dönüşmekte ve "piyasanın" toplumun tüm bileşenleriyle uyum içinde olduğunu savunan bir sivil toplum anlayışı hâkim hale gelmektedir. Sınıfsal çelişki ve bunun belirlediği toplumsal güç ilişkilerini göz ardı eden bu yaklaşım, sınıf dışı öğeler ekseninde örgütlenmiş bir dayanışma pratiği yapılandırmakta ve sınıf dışı örgütlü yapıların siyaset alanında yaygınlaşması bir "demokrasi" diskuru halini almaktadır. Bu çerçevede devletin piyasayı denetleme işlevi bütünüyle ortadan kaldırılmakta ve yeni toplumsal kontrol mekanizmaları yapılandırılmaktadır. Yapılan birçok ampirik çalışma, bu yaklaşımın ortaya koyduğu dayanışma ve refah yaratma süreçlerinin işçi sınıfını kapsamadığını göstermektedir.
Nowadays, defining social disputes according to state/public contradiction has becoming a hegemonic approach. Within this scope, a civil society view that claims market corresponds to each component of the society is rising. While ignoring class disputes and connected power relations, this approach constitutes solidarity out of class base. And proliferation of associations out of class base in political area becomes a discourse of "democracy". Within this framework, the state loses its function to discipline the market entirely and new control mechanisms are structured. Many empirical researches show that such kind of solidarity and welfare processes do not involve the working class.