Makale özeti ve diğer detaylar.
Osmanlı döneminde sürgün olayı hem kolonizasyon hem de ceza metodu olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Cumhuriyet döneminde sürgünler daha çok ceza metodu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sürgün olayında kişi hapis cezasının çoğunu bitirdikten sonra genelde hapiste tutulmamaktadır. Geri kalan yıllar için sürgüne gönderilmektedir. Bunun oranı genellikle hapis süresinin beşte biri kadardır. Bu bir anlamda mahkumun problem yaratamayacağı özel bir mahalde zorunlu ikamete tabi tutulması gibidir. İkinci çeşit sürgün ise, bölge güvenliği açısından sınıra yakın yerlerde oturması sakıncalı olan kişilere uygulanmıştır. Bunlar sınır boylarından uzak yerlere zorunlu ikamete gönderilmişlerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Niğde'ye sürgün edilenler, daha çok ikinci tip sürgüne dahil olan kişileri teşkil etmiştir. Bu sürgünler daha çok casus sürgünü niteliğindedir. Casusların Niğde'ye sürgün edilmelerinin sebebi, bölgenin Orta Anadolu'da bulunmasından ve nispeten emin bir yer olmasından dolayıdır. Sürgün olayı başlı başına bir ceza olmayıp, kişinin bazı haklarının kısıtlanmasından ibarettir. Sürgün olan kişi hemen hemen hür bir kimsenin yapabileceği bir çok hareketi yapabilme hakkına sahiptir.