Makale özeti ve diğer detaylar.
Bugün devlet iktidarının sınırlanmasının hukuki belgesi olan anayasalar toplumsal dengeyi kurmakla ödevli bir “toplum sözleşmesi” sayılırlar. Sosyal haklar, ekonomik ve sosyal dengesizlikleri azaltmaya yönelik haklardır. Bu hakların amacı, ekonomik ve sosyal yönden zayıf olan kişi ve toplumsal katmanları, özel olarak korunması gerekli kişi ve grupları korumak, bunların maddi ve manevi varlıklarını geliştirmektir. Kişisel hak ve özgürlükler, iktidara karşı ya da daha geniş bir deyimle devlete karşı olduğu ve varlıkları da iktidarın küçük dünyamıza karışmamasına bağlı bulunduğu halde, sosyal hakların sağlanması ve korunması için iktidarın müdahalesi gerekli olmaktadır. Yaklaşık yüz yıllık bir anayasa geleneğine sahip olan Türkiye’de son anayasa olan 1982 Anayasası kabul edildiği günden beri temel hak özgürlüklerin yanısıra sosyal haklara getirdiği kısıtlayıcı ve daraltıcı hükümlerle şekil ve içerik bakımından sürekli olarak eleştirilmiştir. Avrupa Birliği ilerleme raporlarında genel olarak demokrasi ve insan hakları ile birlikte sosyal hakları da güçlendirecek reformların gerekliliği sürekli olarak vurgulanmıştır. Bu çalışmada, 1982 Anayasası sosyal içerik bakımından incelenerek, sosyal hakların anlamı ve niteliği tartışılmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları dikkate alınarak, Anayasa’nın sosyal içerik bakımından Avrupa sosyal hukukuna uyumu konusunda bu güne kadar yapılan değişiklikler ile bu sürecin gerektirdiği yeni düzenlemeler tartışılmıştır