Makale özeti ve diğer detaylar.
Antik Yunan'da, site yönetiminin yerini merkezî imparatorluğa bırakması, insanın, değişen toplumsal paradigmaya göre yeniden tanımlanmasını gerektirmiştir. Helenistik dönem felsefesi bu çabanın bir ürünü sayılır. Benzer bir durum Ortaçağ sonrası Avrupa için de geçerlidir. Feodalitenin çöküşü, yerine burjuvazinin yükselişi, bu toplumsal koşullarda yeni bir insan tanımı yapmayı zorunlu kılmıştır. Aydınlanma felsefesi de bu çabanın bir ürünü sayılır. Bu makalede, Stoacılık ve Kant örnekleri üzerinden, iki farklı dönemde ortaya konan iki insan tanımının birbirleriyle benzerlikleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
With the city government in Ancient Greek giving its place to the central empire, the human should be redefined according to the new social paradigm. The Hellenistic philosophy could be considered as a product of this effort. A similar situation is ruling also for the Europe after Middle Age. The downturn of the feudality, with the rise of the bourgeoisie instead of it, makes a new human definition mandatory in such a social condition. Enlightenment philosophy could be considered also a product of this effort. The similarities between two human definitions presented in two different time period tried to be established, with Stoicism and Kant patterns, within this essay.