Makale özeti ve diğer detaylar.
Soğuk Savaş sonrası Fransa dış politikası iki döneme ayrılarak incelenebilir. Bunlardan ilki 1989-1995 Mitterand dönemi, ikincisi ise 1995-2007 Chirac dönemidir. Her iki dönemde de temel amaç Fransa’nın güç kaybetmesini önleyerek, uluslararası sistemde etkili bir devlet olmasını sağlamaktır. Ekonomik koşullar dolayısıyla Fransa’nın tek başına istediği etkiyi sağlama olanağı bulunmadığından Mitterrand döneminde ABD’nin yeni dünya düzenini oluşturma çabalarına karşı statükoya bağlı kalındı ve güçlü Fransa eşittir güçlü AB anlayışıyla hareket edildi. AB’nin diğer üyelerini de yanına çekmek isteyen Fransa kısa bir süre sonra İngiltere’nin ve hatta Almanya’nın Washington çizgisine kaymaları karşısında dış politikada hedeflerine ulaşamadığı gibi, iç politikada da liberalizme boyun eğmek durumunda kaldı. Chirac döneminde ise, aynı amaca ulaşmak için farklı bir yol izlenmeye çalışıldı. ABD hegemonyasına karşı çok kutupluluk üzerine vurgu yapıldı.
French foreign policy can be analyzed in two periods after the Cold War. The first is the Mitterrand period between 1989-1995, and the second is the Chirac period between 1995-2007. The basic aim of French foreign policy in both periods was to prevent the decline of its power and maintain its position within the international system. Due to its domestic economic conditions it was not possible for France to be an influential actor on global affairs alone, and therefore it adopted a policy of equaling a strong France to the EU and had to content itself to adhering to the status quo created by the US new world order. France, initially, tried to draw other EU members closer to its position but with Britain an deven Germany having increasingly moved toward a pro-US stance, it failed to reach its foreign policy aims and moreover it had to yield to the liberal priciples domestically. During the Chirac era, France adopted an alternative path to reach the same political objectives, this time emphasizing multipolarity against US global hegemony.