Makale özeti ve diğer detaylar.
Türkiye’de 1980’le başlayan serbestleşme eksenindeki neoliberal politikalar ve özellikle ödemeler dengesinin sermaye hesabının serbestleştirilmesi ile başlayan süreç, beklendiği gibi dışa açık ekonomik büyümeyi gerçekleştirmek yerine ekonomiyi, dış şoklara karşı kırılgan bir yapıya dönüştürmüş ve 1994, 2000/2001 yıllarında yaşanan finansal krizler ve günümüzde yaşanan ağır ekonomik krizle birlikte ağır bir dış borç yükü ile karşı karşıya bırakmıştır. Büyük ölçüde sıcak para girişlerine bağlı olarak artan dış borçlar ciddi bir tehdit haline dönüşürken, öte yandan “doğrudan yabancı sermaye girişleri” olarak sınıflandırılan birleşme ve ele geçirmeler (edinimler) (B&E) ile, mülklerin ve ekonomik varlıkların el değiştirme süreci hızlanmaktadır. Özellikle “yangından kaçırılan mallar” şeklinde yapılan satışlarla mülksüzleşme derinleşmektedir. Bu çalışma ile, finansal ve ekonomik krizlerle sarsılan Türkiye’nin bu denli ağır borç yüküne sürüklenmesinin arkasındaki dinamikler incelenerek sürecin bir değerlendirmesi amaçlanmaktadır
After 1980s, under the neoliberal regime, Turkish economy has been exposed to the instabilities, the accompanying problems, and the risks of financial liberalization and deregulation. The motive behind financial liberalization was to restore growth and stability by raising saving rates and improving economic efficiency. However, just as in many experiences, a major consequence has been the exposure of the economy to speculative short-term capital movements (hot money); and this process resulted in serious financial crises in 1994 and 2000/2001. Moreover, in post-financial crisis periods in many cases, FDI inflows –especially merger and acquisitions- to developing countries increased and this process ended up with dispossession, mostly due to the “fire sales”. The different modalities of FDI, greenfield investment and cross-border mergers and acquisitions (M&A) have different effects on the domestic economies, in terms of both net financial contribution and linkages with the host economy. Turkey has also experienced a similar process. The paper aims to examine capital movements and cross-border M&As in the post-crises environment for the Turkish case.