Makale özeti ve diğer detaylar.
On sekizinci yüzyıla kadar fizik yasaları ile insan davranışlarının standartlarını belirleyen hukukî, ahlâkî ya da başka bir tür normatif kural arasında açık bir sınır çizilmemişti. Bu, bilimdeki seküler çalışmalara vurgu yapan Rönesans’tan kaynaklanan felsefî hareketin bir ürünüdür. Bu atmosferde, doğal hukuktan pozitif hukuka geçiş Grotius, Hobbes ve Hume gibi felsefeciler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bentham ise, pozitif hukuk düşüncesinde, insan davranışlarının acı ve haz ile yönlendirildiğini iddia eden ahlâk tartışmasını fayda ile bağlantılandırarak ve hukukun ancak, ahlâk, din ve bu gibi konulardan bağımsız bir şekilde otonom bir alan olarak ele alındığı takdirde doğru bir şekilde anlaşılabileceği temelinden yola çıkıp tüm doğal hukuk düşünüşünü reddederek büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Takipçisi Austin’in yapıtı, analitik hukuk teorisini temsil eden en iyi kitap olarak bilinmektedir. Analitik hukuk teorisi, bir hukuk sistemini belirli bir zamanda fiilen olduğu şekliyle ele alır ve temel kavramlarına ayırır. Bu yaklaşımda vurgu egemene ve onun buyruklarına yapılmaktadır.
Until the eighteenth century no clear line was drawn between the physical laws and normative rules laying down legal, moral, or of any other kind, which laid down norms of human conduct. This is the outcome of philosophical movement stemming from the Renaissance emphasizing the secular studies of science. In this atmosphere, move to positive law from natural law is made by some philosophers like Grotius, Hobbes and Hume. Bentham have acquired a real progress in positive law idea linking his discussion of morals which claims that the behaviour of mankind was dominated by the influence of pain and pleasure, in terms of utility and rejecting of all natural law thinking, with the firm conviction that law could only be properly understood if it was treated as an autonomous field of study free from all issues of morals, religion, and the like. His follower Austin’s work is known as the best book presenting analytical jurisprudence. Analytical jurisprudence takes a legal system as it actually exists at some particular time, and resolves it into its fundamental conceptions. In this approach the real emphasis is made on the sovereign and its commands.