Makale özeti ve diğer detaylar.
Çevre vergileri "negatif dışsallıkların" içselleştirilmesinde kullanılan en önemli maliye politikası araçlarından birisidir. Özellikle 1980'li yılların başlarından itibaren çevresel sorunların çözümünde fiyat temelli maliye politikası araçlardan yararlanılması görüşü ağırlık kazanmıştır. Ardından 1990'lı yılların başında İskandinav ülkeleri emek ve sermaye üzerindeki vergi yükünü çevreyi kirleten kaynaklara kaydırmak amacıyla bir dizi çevre vergisi reformları gerçekleştirmiştir. Onları 1990'lı yılların sonlarına doğru Hollanda, İngiltere ve Almanya gibi diğer Avrupa ülkeleri takip etmiştir. Bu gün gelinen noktada çevreye verilen zararların "kirletene ödettirilmesi" ve "kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması" amacı ile birçok OECD üyesi ülke vergi sistemlerini yeniden gözden geçirmektedir. Türkiye henüz bu anlamda bir çevre vergisi reformu gerçekleştirmemiştir. Ancak vergi mevzuatımızda bu amaca hizmet edebileceği düşünülen bir takım düzenlemeler mevcuttur.
Environmental taxes are one of the main operational tools of public finance for internalizing negative externalities. Since the beginning of the early 1980s price-based tools have been used to solve environmental problems. At the beginning of 1990s Scandinavian countries established some environmental tax reforms (ETR) and shifted the tax burden from earned income and capital to environmental pollution sources that they created. Likewise, some other EU countries, such as Holland, England and Germany implemented similar tax reforms. Nowadays many of the OECD countries have revised their tax laws according to pollution pay principles and shifted tax burden from good economic activities to emissions. Turkey has not managed to accomplish ETR yet; nevertheless, there are some arrangements that are expected to serve for this purpose in the tax laws.