Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu yazının temel amacı, küresel ısınmaya çözüm amaçlı Kyoto Protokolü tarafından oluşturulmuş esneklik mekanizmalarını (emülsiyon ticareti ve temiz kalkınma mekanizması) kritik olarak analiz etmek ve Türkiye‟nin durumunu Kyoto Protokolü ve gönüllü karbon piyasası açısından gözden geçirerek bazı eleştiri ve önerilerde bulunmaktır. Genelde karbon piyasası ve özelde Kyoto Protokolü esneklik mekanizmaları gerçekte sera gazlarının emülsiyonunu azaltmaya yönelik değil, daha fazla metalaştırma ve kapitalist pazarın büyümesini sağlamak amaçlı üretilmiş mekanizmalar haline gelmiştir. Karbon piyasaları toplumların fosil enerjilere bağımlılığı sorununu çözmeye yardımcı olamayacaktır. Gerçekte, karbon piyasaları bunun tersine bir sonuç doğurmaktadır. Fosil enerji kullanımının azaltılmasında etkin bir rol oynayamadığı için var olan sistemin aynen devam etmesini sağlamakta ve küresel iklim değişikliği sorununu ya fakir toplumlara ya da gelecek nesillere aktarma eğilimi göstermektedir. Kyoto Protokolü Temiz Kalkınma Mekanizması (TKM) projelerinin insan haklarını ihlal ettiği, olumsuz sosyal, ekonomik, politik ve çevresel etkiler yarattığı birçok araştırmacı tarafından belgelenmekte ve gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasına olumsuz etkileri olduğu vurgulanmaktadır. Türkiye de bazı temiz enerji üretim projeleri ile gönüllü karbon piyasasında yer almakta ve bu piyasada payını artırmayı hedeflemektedir. Ek olarak, eğer 2012‟den sonra Kyoto Protokolü politikaları yürürlükte kalırsa Türkiye, Kyoto Protokolü TKM projelerine ev sahipliği yapma konumuna gelmeyi amaçlamaktadır. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye‟de de bu projelerin asıl amacı, güçlü sürdürülebilir kalkınma ölçütlerine uyum sağlayarak küresel ısınma sorununa çözüm bulmaya katkıda bulunma yerine, karbon piyasaları kazancından daha fazla pay elde etmektir. Durum bu ise, Türkiye‟de gönüllü karbon piyasasında yer alan projelerin sosyal ve çevresel olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır ve kamuoyu bu konularda bilgilendirilmelidir. Türkiye‟de gerçek kapsamlı ulusal sürdürülebilir kalkınma ölçütleri oluşturulmalıdır.
The main purpose of this paper is to critically analyze the Kyoto Protocol‟s flexibility mechanisms that have been established to mitigate global warming as well as to critically evaluate the situation of Turkey with regard to the Kyoto Protocol and voluntary carbon market, and to offer some suggestions. In reality, carbon markets in general and Kyoto Protocol‟s flexibility mechanisms specifically have been established for the purpose of further commodification and expansion of capitalist market rather than for decreasing green house gases. Carbon markets cannot help solving the main problem of fossil energy dependency of societies. In reality, carbon markets have resulted in the continuity of existing system and encouragement of the use of fossil fuels. As a consequence, carbon markets have transformed global warming problem either to poor countries or to future generations. Many researchers have documented that the Kyoto Protocol‟s Clean Development Mechanism projects have violated human rights, produced negative social, economic, political and environmental impacts, and thus, have emphasized that carbon offsetting projects have been failed fulfilling one of its main goals, that is, to contribute to the sustainable development in developing countries. In Turkey, some clean energy development projects have entered into the voluntary carbon trade market, and Turkey tries to increase its market share. In addition, if the Kyoto Protocol‟s policies would remain in effect after 2012, Turkey aims to achieve a status for hosting Kyoto Protocol‟s Clean Development Mechanism projects. As happened in other countries, the main purpose of these projects is not to contribute to the solution of global warming by adopting strong sustainable development criteria; rather, to obtain a larger share from carbon trade profits. If this is the case, the environmental and social impacts assessments for the projects in the voluntary carbon market must be urgently conducted in Turkey. Studies must be conducted to minimize the environmental and social impacts of these projects, and the Turkish people must be informed about the issue. In Turkey, real comprehensive sustainable development criteria must be developed.