Makale özeti ve diğer detaylar.
This study analyses the main themes of the (new) constitution debate in Turkey by focusing on the representatives of different ideological/political dispositions in the Turkish print media. The recent debate revolving around the need for a new constitution, the deficits of the current constitution, and the expectations from the new constitution hints at the dominance of liberal perspective on the notion of democracy. Although this may not come as a surprise considering the long-lived global alliance between liberalism and democracy, it is interesting that the debate on the new constitution in Turkey is coupled with the concept of "advance democracy" and its timing parallels the deliberations on "democratisation of liberal democracy" in the world of political theory. However, while the latter refers to an endeavour to develop a critical perspective on the theory and practice of liberal democracy, based mainly upon the notions of participation, popular sovereignty and equality, in the Turkish case advance democracy comes to mean liberal (or more liberal) democracy. Such notions as 'limited state', 'individual rights and liberties', 'rule of law', and 'legitimacy', which are indeed the central themes of the liberal tradition, are recalled as the major characteristics of a democratic constitution in Turkey; and they also serve as the major criteria according to which the current constitution is criticized. But this happens without any reference to (or a sign of acknowledgement of) the history of complex relationship between liberal and democratic traditions. In other words, what we observe in the case of the debates on the new constitution in Turkey is the conflation of liberalism and democracy.
Bu çalışma Türkiye'de yeni anayasa tartışmalarının ana temalarını, bu tartışmaların hangi sorular ve meseleler etrafında döndüğünü incelemektedir. Bunu yaparken de ülke yazılı basınında farklı ideolojik ve politik duruşları, eğilimleri temsil eden gazeteler örneklem olarak alınmaktadır. Yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç, mevcut anayasanın eksiklikleri ve yeni bir anayasadan beklentiler hakkındaki tartışma demokrasi olgusunun ele alınışında ve kavramsallaştırılmasında liberal pespektifin hakimiyetini işaret etmektedir. Liberalizm ve demokrasi arasında uzun yıllardır süregiden ve neredeyse küresel yaygınlık kazanmış birlikteliği göz önünde bulundurunca bu çok şaşırtıcı gelmeyebilir. İlginç olan, Türkiye'de yeni anayasa tartışmalarına eşlik eden 'ileri demokrasi' kavramının siyaset kuramı dünyasında bir süredir devam eden 'liberal demokrasinin demokratikleştirilmesi' tartışmalarıyla aynı zamanlara denk gelmekte olmasıdır. Ancak, ikincisinde esas olan katılım, halk egemenliği, eşitlik kavramlarını hareket noktası olarak alarak liberal demokrasi teorisi ve pratiğine dair eleştirel bir bakış açısı geliştirmek iken Türkiye'de ileri demokrasi liberal (ya da daha liberal) demokrasi anlamını kazanmaktadır. 'Sınırlı devlet', 'bireysel haklar ve özgürlükler', 'hukuk devleti', 'meşruiyet' gibi aslında liberal geleneğin yapı taşları olan kavramlar Türkiye'de demokratik bir anayasanın sahip olması gereken özellikler olarak anılmakta, bu kavramlar aynı zamanda demokratik olmadığı düşünülen mevcut anayasayı eleştirmek için kullanılan ana kriterler olmaktadır. Fakat bütün bunlar olurken liberal ve demokratik gelenekler arasındaki karmaşık ilişkinin uzun geçmişi neredeyse hiç hatırlanmamakta, sanki bu yokmuş gibi davranılmaktadır. Diğer bir deyişle aslında Türkiye'deki yeni anayasa tartışmalarında gözlemlediğimiz şey demokrasi ve liberalizmin birbirine karıştırılmasıdır.