Makale özeti ve diğer detaylar.
Avrupa, demokratik barış kuramı açısından önemli bir yere sahip olmakla birlikte, bu durum demokratik barış kuramı savunucularının tezlerini Avrupa alt sisteminin yaşadığı süreçlere göre şekillendirmiş oldukları gerçeğini görmemize engel olmamaktadır. Çünkü demokratik barış gerçeği, Avrupa'ya özgü karakteristikler göz önünde bulundurulmadan doğru biçimde anlaşılamaz. Birbirleriyle güç ve nüfuz mücadelesi içerisine giren bağımsız birimlerin varlığıdır ki, kıtaya kendi özgün karakterini vermiştir. Dolayısıyla, Avrupalı devletlerin dış politikaları demokratik barış üzerine değil, demokrasi dış politika çıkarlarını kollamak durumunda olan ulus-devletlerin içine doğmuştur. Avrupa'da yaşanan eşi görülmemiş teknolojik atılımlar bu alt sistemin yıkıcılık gücünü artırmıştır ki, bu da bir uluslararası toplumun oluşumuna ortam hazırlamıştır. Avrupa Birliği örneğinde somutlaşan, "ortak biz" duygusunu içine alan çoğulcu güvenlik topluluğunun ortaya çıkması, Avrupa'da kalıcı barış anlamına gelmiştir. Bu bakımdan, demokrasilerin savaşmamasını demokrasi ikililerinden çok, bir alt sistem sorunu olarak görebilmenin önemi ortadadır. Bu mantıktan hareketle, demokratikleşmenin mümkün hale gelebileceği Batı dünyası dışındaki alt sistemler, demokrasilerin birbirleriyle ilişkilerinin daha sağlıklı bir biçimde sınanması anlamına gelecektir. Ele alınan sınırlı sayıda örnek düşünüldüğünde, demokratik barış savunucularının vardığı sonuçlar demokratik barış kuramını destekleme adına yeterince güçlü değildir. Çünkü demokratik barış, farklı gerçeklere sahip ve farklı süreçlerle demokrasi niteliği kazanmış alt sistemlerde çok daha kırılgan hale gelmektedir. Bu bakımdan, demokrasilerin aralarındaki barışı ne kadar koruyabilecekleri, demokrasilerin kendi kimliklerinden geri adım atmalarına yol açabilecek kuvvetli dış dinamiklerin zorlaması ile anlaşılabilir. Her alt sistemin savaşların çıkmasına olan yatkınlığının eşit düzeyde olmadığı düşünüldüğünde, savaşların tamamen bertaraf edilebilmesi, oluşturulacak çoğulcu güvenlik toplulukları ile mümkün olabilir. Çoğulcu güvenlik topluluğu şeklindeki bir uluslararası toplumun başarılamadığı Batı dışındaki alt sistemlerde, ikili ilişkiler savaşı kolaylaştırıcı dinamiklerin de etkisiyle inşacı yapılara hapsolarak, demokrasiler arasında savaşların yaşanmasını beraberinde getirebilir.
Whereas Europe occupies a significant position regarding the theory of democratic peace, it would be misleading to regard her as the sole regional subsystem on which theory of democratic peace would be based. For the reality of democratic peace in the Western world cannot be understood without the dynamics peculiar to Europe. The existence of independent units competing with each other for power and influence has given the Continent its very characteristic. Thus, foreign policies of the states have not risen over democratic peace, but rather democracies were born into the nation-states in quest for furthering their interests. Unprecedented technological achievements increased the destructive capacity of the subsystem whose consequences favored the emergence of an international society in Europe. The emergence of a pluralistic security community entailing the sense of common "we" - embodied in the example of European Union- amounted to permanent peace in Europe. Thus, it is significant to regard democratic peace as a sub-system phenomenon rather than a dyadic one. Due to this very reason, possible democratizations in non-western subsystems will signify a sounder testing of the theory since democratic peace is open to more vulnerability in such subsystems. Given the limited amount of cases to be handled, the conclusions reached by the advocates of democratic peace are not strong enough to support the democratic peace theory. The strength of democratic peace is to be clarified inasmuch as democratic dyads are subjected to external dynamics tough enough to compel democracies to step back from their democratic identities. Since war proneness is directly related to the very characteristics of each subsystem, total elimination of war might only be possible with the formation of pluralistic security communities. Otherwise, such political geographies may easily succumb to constructive structures that can bring about outbreak of wars.