Makale özeti ve diğer detaylar.
analyzing the feminist scholarship on the Western political thought tradition in general and feminist appropriation of the canons of political philosopher Jean Jacques Rousseau in particular, this article aims to highlight and reassess the current identity crisis in feminist theory arising from the everlasting dispute over its subject, namely the category of 'woman,` and multiplicity of the subject positions of the 'woman'. By detecting the problem as a nominalist effect in feminist politics, this article searches a remedy for feminist theoretical fragmentation from within the political thought tradition and revisits the democratic and egalitarian legacy of Jean-Jacques Rousseau, who is also deemed as the arch-misogynist and yet wrote about gender issues extensively and produced a rich discourse on moral, sexual and political reform by directly addressing women as the primary subject for the establishment of a well-ordered society.
Genelde Batı siyasi düşünceler geleneği ve özelde siyaset filozofu Jean Jacques Rousseau'ya ait literatürün feminist alımlanması üzerine oluşmuş feminist araştırmaları analiz eden bu makalenin amacı, feminist kuramın günümüzde karşılaştığı, kuramın öznesi olan 'kadın' kategorisi ve onun özne konumlarının çoğulluğuyla ilgili bitmek bilmeyen uyuşmazlıktan kaynaklanan kimlik krizine dikkat çekmeyi ve bu durumu yeniden düşünmeyi amaçlamaktadır. Sorunu feminist siyasete nominalist etki olarak ortaya koyan makale feminizmin kuramsal düzeyde fragmanlaşmasına siyasi düşünceler geleneği içinden bir çare aramakta ve bu itibarla Jean Jacques Rousseau'nun demokratik ve eşitlikçi felsefi mirasını yeniden ele almaktadır. Rousseau aynı zamanda en belli başlı kadın düşmanı kabul edilir; ne var ki, toplumsal cinsiyet meseleleri hakkında yoğun olarak yazmış, iyi düzenlenmiş bir toplumun kurulmasının temel öznesi olarak kadınlara doğrudan seslenmiş ve kadınlar dolayımıyla bir ahlaki, cinsel ve siyasi dönüşüm üzerine zengin bir söylem üretmiştir.