Makale özeti ve diğer detaylar.
Birçok uluslararası örgütçe sosyal adaletin birinci aracı ve ekonomik kalkınma stratejisinin tamamlayıcı bölümü olarak nitelenen toprak reformu gibi Türkiye’de uygulamadan çok tartışma alanı bulmuş önemli bir sorunun bu çalışmanın amacını oluşturması, kaynağını konunun Türk Ekonomisi için oluşturduğu büyük önem ve son yıllardaki ilginç gelişmelerden almaktadır.
Karşılaştırmalı üstünlükler kuramı nedeni ile yurt içinde tarıma dayalı endüstrileşme politikası gündeme gelirken yurt dışında da tarımsal ürün fazlası bulunan A.E.T. ve A.B.D. arasında başlayan ticari savaş boyutlarını arttırarak sürmektedir. Savaşın özellikle Ortadoğu ülkeleri üzerinde odaklaşması Birleşik Devletleri, bu ülkelerle olan çok yönlü yakınlığı nedeni ile Türkiye ile işbirliğine yöneltmekte ve tarıma dayalı endüstriler alanında gerçekleştirilecek Türk – Amerikan ortak yatırımları konusunda önemli adımlar atılmaktadır. Bu amaçla ilki İstanbul ve ikincisi New York’da yapılan Tarımsal İşbirliği Konferansları’nda yatırım projeleri ele alınırken, Amerikan Deniz Aşırı Özel Yatırımlar Kurumu (OPIC) ile A.B.D. Tarım Bakanlığı yetkililerinin ortak tarım projelerini belirlemek için Türkiye’ye olan ziyaretleri sıklaşmaktadır. Bütün bu gelişmeler sürerken ülkemizin en büyük çiftçi örgütünce Türkiye’de tarımın sanayi sektörü tarafından istismar edildiği öne sürülmekte ve holdingler aracılığıyla gelecek yabancı sermayenin tarım sektörüne bir yarar sağlamayacağı savunulmaktadır.
Bu arada tarımda yapısal değişimi amaçlayan Toprak Reformu Yasa tasarısı; Hükümet, ilgili komisyon ve Danışma Meclisi arasında bitmeyen turlarını sürdürmekte, üç yıldır hazırlanan tasarılara değişik kesimlerden sürekli tepkiler gelmektedir. Öte yandan kurulduğundan bu yana ilk kez Devlet Planlama Teşkilatı'nca toprak reformuna karşı çıkılmakta ve Sosyal Planlama Dairesi'nin hazırladığı bir raporla toprak reformu yerine bir "Çiftlik Kanunu" önerilmektedir. Yapılacak toprak ve tarım reformu ile arazilerin daha küçük birimler haline getirileceğinin belirtildiği bu raporda diğer sektörlerde büyük işletmeler piyasası içinde optimum büyüklükler, hatta holdingler teşvik görürken tarımda büyük işletmelerin engellenmesinin iktisadi politika içinde tutarsızlık anlamına geleceği, büyük işletmelerin kanunla yasaklanmasının, kabul etmiş bulunduğumuz anayasal rejim ile bağdaşmayacağı görüşü savunulmaktadır.
Ülkemizin tarım ürünleri bakımından dünyanın kendine yeterli 7 ülkesinden biri olduğu yolundaki görüşlerin giderek yaygınlaştığı bu süre içinde ise 0 amaçlandığı bir dönemde önemli boyutlar kazanması bilimsel çevrelerde endişe verici olarak nitelendirilmekte, bu arada yıllardır buğday satan, Türkiye 1981 ve 1982'deki buğday dışalımlarını 1984'te de sürdürmeye hazırlanmaktadır.
Bu çalışma Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana ülkemizde radikal bir uygulama alanı bulamayan toprak reformuna ilişkin kuramsal bir yaklaşımda bulunmayı, tarımda böyle bir uygulamayı gerekli kılan nedenleri ortaya koyarak kısmî Türkiye uygulamalarını incelemeyi ve sorunları tartışarak bazı temel öneriler getirmeyi amaçlamaktadır.