Makale özeti ve diğer detaylar.
Son yıllarda, dünya ticaret piyasasında, özellikle sanayileşmiş ülkelerin dış ticaret yapısında stratejik dış ticaret politikalarının etkili olduğu gözlenmektedir. Pek çok sanayileşmiş ülke hükümeti, tarife ya da ihracat sübvansiyonu gibi çeşitli ticaret politikalarıyla kendi yerli firmalarını koruyarak, oligopolistik piyasada oluşan iktisadi rantların (ya da karların) yabancı firmadan yerli firmaya doğru aktarılmasını sağlamakta ve böylece bir başka ülkenin refahı pahasına, ulusal refahını arttırabilmektedir. Her ne kadar "korumacı-müdahaleci politikalar" öne sürse de, stratejik dış ticaret politikaları yaklaşımı serbest dış ticaret argümanına karşı geliştirilmiş bir politika değildir. Yaklaşımın asıl savunucularına göre, tam rekabet ve Pareto-optimum koşullar altında serbest dış ticaret politikası doğru ve gerçekçi bir politika olmaktadır. Fakat, kimi koşullarda, yurt içi çarpıklıklar nedeniyle, stratejik dış ticaret politikaları ikinci en iyi politika olarak savunulabilir politikalar haline gelmektedir.
Strategic trade policy in world markets has been a popular and relatively new research topic. The recent theoretical literature on strategic trade policy argument suggests that with government intervention -for example with export promotion, tariffs, etc..-, governments may enable domestic firms to capture economic rents from foreign firms. So, this argument shows that, by supporting its firms in international competition, a government can raise national welfare at another country’s expense. This policy suggests that under imperfect competition the governments must pursuit strategic trade policies. But, at the same time, advocates of this policy always claim that, comparative advantage is realistic argument and free trade is the best -and right- policy under perfect competition and Pareto- optimum conditions.