Makale özeti ve diğer detaylar.
Bu yazının amacı, demokrasi ve sivil topluma dair yaygın kavramsallaştırmaların izini Jürgen Habermas'ın çalışmaları aracılığıyla sürmektir. Çağdaş toplumsal kuramın dağarcığında sivil toplum ve demokrasi arasında mutlak bir tekabüliyet ve kusursuz bir uyum varsayılır. Bu kavramsallaştırmada, sivil toplum içinde demokrasinin filiz vereceği bir alan ve/veya ilişkisel bir süreç olarak düşünülmektedir. Bu Habermasçı demokrasi anlayışına taban tabana zıt biçimde, Michel Foucault sivil toplumun iktidardan azade bir alan olmadığını bilakis iktidar mücadelesinin kalbinde yatan dinamik ve içsel olarak çelişkili bir alan olduğunu savunmaktadır. Diğer bir deyişle, Habermas'ın idealleştirdiği zemini (demokrasi ve sivil toplum) Foucault sorunsallaştırmaktadır.
The aim of this paper is to trace the widespread conceptualisation of democracy and civil society through the works of Jürgen Habermas. In the vocabulary of contemporary social theory absolute correspondence and perfect harmony between civil society and democracy is taken for granted. In this conceptualisation, civil society is considered as a sphere and/or a relational process in which democracy will be burgeoned. Diametrically opposite to the Habermasian understanding of democracy, Michel Foucault argues that civil society is not a terrain that is exempt from power relations. Instead civil society is at the core of various power struggles and as such it is a dynamic and internally contradictory space. In other words, Foucault problematizes the ground (democracy and civil society) which Habermas idealizes.