Makale özeti ve diğer detaylar.
Orta çağların son kısmında, borç alınan paranın iş etkinliğinde kullanılması, giderek çok daha sık rastlanılan ve çok önemli bir hale gelen zorunluluk olmaya başlamıştır. Bundan dolayı kilise hukukçuları, yalnızca ödemelerdeki para arttırımlarını sağlayan çeşitli biçimlenmelere hoşgörüyle yaklaşmaya kendilerini zorunlu hissetmemişler, bununla birlikte tefecilik ile faiz arasında ayrım yapan bu biçimlenmeleri keşfetmeye kendilerini de zorlamışlardır. Bu nedenle, faiz, iş etkinliğinde kullanılması maksadıyla verilen borçlar için verilen fazladan ödemeyi ifade eden genel bir deyim haline gelirken; tefecilik de, tüketim mallarını satın almak gayesiyle alınan borçlarda ödenilen fazla para işlemiyle sınırlandırılmıştır. Modern çağların başlangıcında, dünyevi iktidarlar paranın arz ile talebine göre belirlenen piyasa fiyatına uygun olarak faiz oranına karar vermişlerdir. Maksimum faiz oranı, daha sonra yüzde sekizden yüzde beşe düşmüştür.
The necessity of carrying on business activities with borrowed money became more and more frequent and urgent as the latter part of the Middle Ages. Thus the canonists saw themselves forced, not only to tolerate many forms for the payment of money advances, but also to invent distinctions between those forms of usury or interest. So the interest more and more became the general term given to surplus payments use for business loans, while usury was restricted to signify the payment for money advances made for consumption. At the beginning of modern times , the secular powers were decided to the interest rate according to money's market price which determined by supply and demand. The maximum rate of interest was reduced from 10 percent to 8 percent and to 5 percent later.