Türk Modernleşmesini Mardin’in tanımında olduğu gibi “tam bir ulus-devlete geçiş süreci” olarak kavramsallaştırırsak, Osmanlı reformcularının ana hedefinin uluslaşma sürecinin kurumsal koşullarını yaratmak olduğu söylenebilir. Reformlarla şekillendirilmeye çalışılan modernleşme hareketleri (kurumlar oluşturma) iki düzeyde sonuç amaçlamaktaydı. Birincisi, geleneksel (pederşahi) hukuksal ve siyasal yapının çözülmesi, ikinci aşamada yeni kurum ve ilişkiler setinin ikamesi. Bu gelişmeye paralel olarak, reformlarla beraber getirilmeye çalışılan sosyal ilişkiler anlayışı mevcut egemen biçim olan kişiler arası ilişkiler (cemaat)yerine ikincil ilişkileri ve tüzel yapıları(toplum), yerleştirme amacı taşımaktaydı. Çalışmamız, tüm bir modernleşme sürecini, toplumu kişisel ilişkiler kümesi olarak görmek ile bir mekanizma olarak görmek arasındaki karşıtlıkta oluşan kültürel bölünme ve buna göre oluşan sosyal değişimi anlaşılır kılmayı, ayrıca bu değişimi, cemaatten topluma geçiş olarak adlandırmanın, Osmanlı örneğinde nasıl istisnai sorunlar oluşturduğunu Yeni Osmanlı Düşüncesi’ni (yer yer toplum kurucu, reformcu Jön Türk Düşüncesi’yle karşılaştırarak) tartışarak göstermeyi amaçlamaktadır. Yeni Osmanlı Düşüncesi, kanaatimizce Türk modernleşmesini istisnai yapan böylesi bir süreklilik(cemaat) ve yenilik(toplum) yapılaşmasını temsil eden harekettir. Bu çalışma tüm Batı-dışı modernlikler arasında Mardin’in yalnız Türk modernleşmesinde “istisna” olarak gördüğü böylesi bir felsefisosyolojik kavrayışın olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.