Makale özeti ve diğer detaylar.
Henüz soyut düsünme seviyesi zayıf olan ilkel insan,soyut kavramları maddî bir sekle büründürme, onları belli bir sekilde algılama ve yansıtma ihtiyacı duymustur. Her varlıgın bedeninden ayrı bir canı bulundugu en ilkel insanların inanç sistemlerinde bile somut sekilde düsünülmüstür. Bu sebeple ilkel insan, kendi dısındaki her varlıgı canlı, ruhlu saymıstır. Bu inanısı, Türk masallarında görmek mümkündür. Olaganüstü masallarda masalın bas kahramanının alt etmesi gereken en büyük engellerden biri olan devin canı bedeninde degildir. Baslangıcı belli olmayan bir zamanda güvenli bir yer olarak seçilmis bir yerde devin canı muhafaza edilir. Dıs can kavramı, bize tarih öncesi devirlerde bunun bir inanıs konusu oldugunu düsündürmektedir. İlkel insan kendini düsmanlarına karsı güvende hissetmek için canıyla bedeninin ayrı yerlerde oldugu inancına sahiptir. Biz bu inancın kalıntılarını masallarda buluyor olabiliriz.
The primitive man that has a very veak power to think abstractly, need to perceive and reflect the abstracts to a concrete shape. İt is considered every being has a soul or spirit, apart from the body, in a concrete shape, even in the most primitive man’s belief system. For this reason the primitive man considered every being excluding himself as alive and having a soul. İt is possible to see this primitive belief in Turkish tales, in the extraordinary tales greatest hinder that the chief heroin the tale is supposed to beat and defeat, is the giant that doesn’t have his soul in the body. The soul of the giant is pereserved in a place, decided as dependable, at a time as old as eternal life. The concept of soul protecting out of the body shows us a belief prevailing during the perehistoric ages. The primitive man thought his soul and body apart, to protect himself against his enemies. it is possible that we find the remainder of this belief in the tales.