Makale özeti ve diğer detaylar.
1990'lı yıllar gelişmekte olan ülkelerin birçoğunun derin finansal krizlerle karşı karşıya kaldığı bir on yıl oldu. Bu finansal krizlere karşı gelişmekte olan ülkeler döviz rezervlerini artırarak tepki verdiler. Ancak döviz rezervlerindeki artış iktisat yazınında ve pratiğinde finansal kriz riskini azaltmak için yeterli görülen düzeylerin çok üstüne çıktı. Dış borçların maliyeti ile döviz rezervlerinin maliyeti arasındaki fark iyimser bir tahmin ile gelişmekte olan ülkelere gayri safi yurtiçi hasılalarının %1 civarında bir gelir kaybına neden olmaktadır. Benzer gözlemler Türkiye içinde doğrudur. Ancak, gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye'nin kısa vadeli borçlarını azaltmak yerine neden döviz biriktirmeyi tercih ettiği sorusu tatmin edici bir cevap bulamamaktadır.
There has been a steady increase since the early 1990s in foreign reserves held by developing countries. Turkey has followed the same path and its reserves climbed over 20 percent of its GNP. The short-term debt-reserves ratio for Turkey has risen over 200 percent. Assuming a 5 percent spread between the yield on reserve assets and cost of foreign borrowing, similar to other developing countries, the income loss to Turkey amounts to close to 1 percent of GNP. The question of why Turkey does not try to reduce its shortterm debt in order to reduce the risk of financial crisis remains unanswered.