Makale özeti ve diğer detaylar.
İkinci dünya savaşına kadar göç veren bazı Batı Avrupa ülkeleri 1950’li yıllardan itibaren göç almaya başlamıştır. Avrupa Birliğinin oluşumuyla Türkler ve Araplar göçmen toplum kitleleri olarak daha beligin bir duruma gelmiş durumdalar. Hollanda örneğinde ifade edildiği gibi 30 yıllık süreç içinde Anadili ve Kültürü (ADK) eğitimi farklı ad ve konumlarda göçmen çocuklarına verilmiştir. 2000’li yılların hemen başında ADK konusunda milli politikada değişiklik olmuştur. Yeni politikayla ‘vatandaşlık’ olgusu önem kazanmıştır. Göçmen çocuklarının yaşadıkları ülkede kendi kimliklerini koruyarak uyum sağlamaları çok önemlidir. Çünkü iki dilliliğin kazanımları çoktur. Aynı zamanda çok kültürlü bir toplumda bireylerin vatandaşlık bilinciyle farklı kültürlerden gelen diğer vatandaşlarla ortak bir alanda (frekansta) iletişim sağlaması gerekmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için de kültürlerarası iletişim hayati bir önem taşımaktadır. Ki bireyselliğin ön plana çıkması ve iletişim tekniklerinin çeşitliliğinin artmasıyla kültürlerarası iletişimde başarılı olmak, dünya bireyi olmak için bir şart olmuştur.